Biorezonans ile kilo kontrolü

Aşırı yeme isteği ve kilo kontrolü zorluğu yaşayan pek çok kişi için, bu durum sadece fiziksel bir sorun olmanın ötesinde, bazı gıdalara karşı gelişmiş bir tür bağımlılıkla da ilişkili olabilir. Biorezonans iştah kapatma terapileri, kilo kontrolü sürecinde, vücudun gıda düşkünlükleri ile başa çıkmasına ve sağlıklı bir beslenme düzenine geçiş yapmasına destek olmaktadır. Biorezonans yöntemi, vücudunuzdaki enerji sistemini dengeleyerek, bağımlılık oluşturan gıdalara özgü elektromanyetik frekansları temizlemeyi amaçlar. İştah kapatma terapileri, tüketilen gıdalar üzerinden uygulanan bu bağımlılık terapisi sayesinde, vücudunuzun bağımlı olduğu yiyeceği adeta belleğinden silerek, o yiyeceği tüketme isteğini ortadan kaldırır.

Biorezonans iştah kapatma terapileri, özellikle basit karbonhidrat grubu olarak adlandırılan ekmek, şeker, hamur işleri ve tatlılar gibi gıdalar üzerinden uygulandığında, iştahınızın belirgin bir şekilde azaldığı ve kolayca doygunluk hissine ulaştığınız gözlemlenmektedir. Bu sayede, yoğun bir çaba harcamadan, doğal ve dengeli bir şekilde iştahınızı kontrol altına almanız mümkün hale gelmektedir. Basit karbonhidratların sadece iştahı artırmakla kalmayıp sağlığa zararlı olduğu düşünüldüğünde, tüketimlerini azaltmak bazı hastalıklardan korunmaya yardımcı olabilir.

İştah kapatma terapilerinin başlangıcı, herkes için 4 seanslık bir temel üzerine kuruludur. İlk aşamada, vücudun terapiye alışması için seanslar yaklaşık olarak 5 gün arayla planlanır. İlk 4 seans tamamlandıktan sonra, danışanın özel gereksinimleri ve vücudunun verdiği tepkiler detaylıca değerlendirilerek, örneğin metabolizma hızlandırma veya yağ yakımını destekleme odaklı ek programlarla terapi süreci tamamen kişiye özel hale getirilir. Dolayısıyla, toplamda kaç seans gerektiği, danışanın durumuna ve hedeflerine göre farklılık gösterir.

Biorezonans iştah kapatma terapilerinin temel işleyişi

Vücudumuzdaki hücreler, tıpkı bir iletişim ağı gibi, elektromanyetik sinyaller aracılığıyla birbirleriyle ve çevreleriyle sürekli iletişim halindedir. Bu doğal elektromanyetik denge, sağlığımızın temelini oluşturur. Ancak, bağımlılık oluşturan gıdaların tüketimi gibi faktörler bu hassas dengeyi bozarak çeşitli sağlık sorunlarına ve kontrolsüz yeme davranışlarına yol açabilir. Özellikle basit karbonhidratlar gibi gıdalar, vücutta hızlı enerji dalgalanmalarına neden olarak bağımlılık döngüsünü tetikler ve sürdürür.

Biorezonans terapisi, bu bozulmuş elektromanyetik dengeyi yeniden sağlamayı amaçlayan, bütünsel ve non-invaziv bir tedavi yöntemidir. Temel prensibi, vücudumuzun yaydığı elektromanyetik frekansları tespit etmek ve bu frekansların tam tersini uygulayarak vücudun kendi kendini iyileştirme mekanizmalarını harekete geçirmektir. İştah kontrolü tedavisinde kullanılan bir yaklaşım olarak, danışanın bağımlı olduğu düşünülen gıdalardan (örneğin, ekmek, şeker) alınan örnekler veya bu gıdaların frekans bilgisi biorezonans cihazı yardımıyla analiz edilir.

Bu analiz sonucunda, bu gıdaların yaydığı özel frekanslar belirlenir. Ardından, bu frekansların “ayna görüntüsü” olarak tanımlanan ters frekansları oluşturularak kişiye geri gönderilir. Tıpkı gürültü önleyici kulaklıkların karşıt ses dalgaları kullanarak dış gürültüyü engellemesi gibi, bu zıt frekansların birbirini nötrlemesi ve bağımlılık oluşturan gıdalara karşı isteğin azaltılması hedeflenir. Bu süreç, vücudun dengelenmesine ve enerji seviyelerinin yeniden düzenlenmesine yardımcı olur.

Biorezonans terapisi, vücudun bağımlılık yapmış gıdalara karşı geliştirdiği isteği azaltma sürecini destekler. Biorezonansın vücuda zarar vermeyen yapısı ve önemli yan etkilerinin olmaması, bazı geleneksel yöntemlere göre potansiyel avantajlar sunmaktadır. Bu sayede, bireyler daha az çaba harcayarak, bağımlı oldukları gıdalardan uzaklaşabilir ve sağlıklı bir iştah kontrolü sürecine adım atabilirler.